Hûd Suresi 94. Ayet


Arapça

وَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مَّنَّا وَأَخَذَتِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ


Türkçe Okunuşu

Ve lemmâ câe emrunâ necceynâ şuayben vellezîne âmenû meahu bi rahmetin minnâ ve ehazetillezîne zalemûs sayhatu fe asbahû fî diyârihim câsimîn(câsimîne).


Kelimeler

ve lemmâ ve olduğu zaman
câe geldi
emru-nâ emrimiz
necceynâ biz kurtardık
şuayben Şuayb'a
ve ellezîne âmenû ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı dileyenler
mea-hu onun yanında
bi rahmetin rahmet ile
min-nâ bizden
ve ehazet ve helâk etti, aldı
ellezîne zalemû zulmedenler
es sayhatu bir çığlık, bir sayha, çok kuvvetli korkunç ses
fe asbahû böylece oldular
fî diyâri-him yurtlarında, diyarlarında
câsimîne diz üstü çökenler (çöküp kaldılar)

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali (Artık intikam vakti ve azap) Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri (ise) dayanılmaz korkunç bir çığlık (sayha) yakaladı da kendi yurtlarında diz üstü çökmüş (ve hepsi ölmüş) olarak sabahlamışlardı.
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Emrimiz gelince Şuayb'i ve onunla beraber inanmış olanları, bizden bir rahmet olarak kurtardık, zulmedenleriyse bir bağırış kavrayıverdi ve hepsi de yurtlarında diz çökmüş bir halde helak oluverdi.
Abdullah Parlıyan Meali Azap emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmetle kurtardık. Varoluş gayesine aykırı davrananları, bir ses ve gürleme yakalayıverdi. Öyle ki, kendi yurtlarında dizlerinin bağı çözülüp cansız yere yığılıp kaldılar.
Ahmet Tekin Meali Planımız, azâbımız gerçekleşirken, Şuayb ve onunla birlikte iman edenleri, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Şiddetli bir gürleme halinde âni bir darbe haksızlık edenlerin, zulmedenlerin işini bitirdi. Sabahleyin yurtlarında yere çarpılarak çakılıp kalanlar oldular.
Ahmet Varol Meali Emrimiz gelince tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte iman etmiş olanları kurtardık. Zulmedenleri de bir çığlık aldı ve yurtlarında diz çöküp kaldılar.
Ali Bulaç Meali Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve O'nunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ali Fikri Yavuz Meali Azab emrimiz gelince, Şuayb'ı ve beraberinde iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. O zulmedenleri ise, korkunç bir gürültü yakaladı da yurdlarında çöküp helâk oldular.
Bahaeddin Sağlam Meali Emrimiz geldiğinde, Şuayb ve onunla beraber inananları Bizden bir rahmet ile kurtardık. Ve o zalimleri bir ses ve patlama yakalayıverdi, evlerinde yığılıp kaldılar.
Bayraktar Bayraklı Meali Emrimiz gelince, Şu‘ayb'ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
Cemal Külünkoğlu Meali Nihayet (azap) emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulüm ve haksızlık içinde olanları korkunç bir gürültü yakaladı; öyle ki, kendi yurtlarında/evlerinde dizüstü yığılıp kaldılar.
Diyanet İşleri Meali (Eski) Buyruğumuz gelince, Şuayb'ı ve beraberindeki inananları katımızdan bir rahmet olarak kurtardık. Haksızlık yapanları bir çığlık yakaladı, oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) (Azap) emrimiz gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Diyanet Vakfı Meali Emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Edip Yüksel Meali Emrimiz gelince Şuayb'ı ve kendisiyle beraber inanmış olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri korkunç gürültü yakaladı; yurtlarında çöküp kaldılar.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Ne zaman ki, emrimiz geldi, Şu'ayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. Ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar.
Elmalılı Meali (Orjinal) Vaktâ ki emrimiz geldi Şuaybı ve ma'ıyyetinde iyman edenleri tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, o zulmedenleri ise, sayha yakaladı da diyarlarında çöke kaldılar
Hasan Basri Çantay Meali Vaktaki (azâb) emrimiz geldi. Hem Şuaybı, hem onun maiyyetinde îman etmiş olanları, bizden bir esirgeme olarak, kurtardık. Zulmedenleri ise korkunç bir ses yakaladı da yurdlarında diz üstü çöke kaldılar (helak oldular).
Hayrat Neşriyat Meali Nihâyet (azab) emrimiz gelince, Şuayb'ı ve berâberindeki îmân edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise o korkunç ses yakaladı da bulundukları yerde çöküp kalmış kimseler oldular.
İlyas Yorulmaz Meali Azap emrimiz onlara geldiğinde, Şuayb ve onunla birlikte iman edenleri, bizden bir rahmet olarak kurtardık. Arkasından şiddetli bir ses dalgası, zulmedip haksızlık yapanları yakaladı ve bulundukları yerde dizlerinin üstlerine çöke kaldılar.
Kadri Çelik Meali Buyruğumuz gelince, Şuayb'ı ve beraberindeki iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri bir çığlık yakaladı da yurtlarında dizüstü çökmüş kimseler olarak sabahladılar.
Mahmut Kısa Meali Ve nihâyet azap emrimiz gelip çatınca, Şuayb’ı ve beraberindeki müminleri sonsuz rahmetimizle kurtardık; zulüm ve haksızlık yapanlara gelince,her şeyi yıkıp yok eden korkunç bir gürültü çarpıverdi onları; böylece kendi yurtlarında oldukları yere cansız bir hâlde serilip kaldılar! Öyle ki:
Mehmet Türk Meali (Helâk) emrimiz gelince, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb’ı ve onunla birlikte îman edenleri kurtardık ve o zâlimleri korkunç bir ses yakaladı ve onlar yurtlarında yere yüzüstü çakılarak, helâk oldular.
Muhammed Esed Meali Ve derken, hükmümüz vaki olunca, katımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve o'nunla aynı inancı paylaşanları kurtardık; zulüm ve haksızlık içinde olanları ise bir sayha, bir gürlemeyle tepeledik; öyle ki, kendi evlerinde cansız yere yığılıp kaldılar, 128
Mustafa İslamoğlu Meali Derken emrimizin (infaz) vakti geldi: Şuayb’i ve onunla aynı inancı paylaşan kimseleri katımızdan bir rahmet sayesinde kurtardık, zulme gömülüp gidenleri malum sayha[1795] ansızın yakalayıverdi; öz yurtlarında cansız donakaldılar:*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali Vaktâ ki emrimiz geldi. Şuayb'ı ve O'nunla beraber imân etmiş olanları Bizden bir rahmet ile necâta erdirdik ve zulmetmiş olanları ise bir korkunç gürültü yakaladı. Artık yurtlarında çökekalmışlar olarak sabahladılar.
Suat Yıldırım Meali 94, 95. Azap emrimiz gelince, tarafımızdan bir lütuf olarak Şuayb ve beraberindeki müminleri o azaptan kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç ses bastırıverdi de diyarlarında çökekaldılar. Sanki hiç orada yaşamamış gibi oldular. . . Evet, Semûd halkı defolup gittiği gibi Medyen halkı da defoldu gitti!
Süleyman Ateş Meali Emrimiz gelince, Şu'ayb'i ve onunla beraber inanmış olanları bizden bir acıma ile kurtardık; zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı, yurtlarında çöküp kaldılar.
Süleymaniye Vakfı Meali Emrimiz gelince Şuayb’ı ve onunla beraber inanmış olanları ikramımızla kurtardık. Yanlış yapanları ise dehşet bir ses yakaladı da yurtlarında diz çöküp kaldılar.
Şaban Piriş Meali Emrimiz gelince, Şuayib'i ve beraberindeki mü'fminleri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zalimleri bir çığlık yakaladı. Oldukları yerde yapışıp kaldılar.
Ümit Şimşek Meali Emrimiz geldiğinde, Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç ses yakaladı da yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar.(17)*
Yaşar Nuri Öztürk Meali Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler.
M. Pickthall (English) And when Our commandment came to pass we saved Shueyb and those who believed with Him by a mercy from Us; and the (Awful) Cry seized those who did injustice, and morning found them prostrate in their dwellings.
Yusuf Ali (English) When Our decree issued, We saved Shu´aib and those who believed with him, by (special) mercy from Ourselves:(1596) But the (mighty) blast did seize the wrong- doers, and they lay prostrate in their homes by the morning,-*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları